Sanata Bakış

Guaj boyası, resim, grafik tasarım veya baskı işlemlerinde kullanılan bir boyadır. Su bazlı opak bir boya cinsidir. Guaj boyayı bir çeşit suluboya olarak tanımlayabiliriz fakat sulu boyaya göre çok daha serttir. Mat, çabuk kuruyan ve kapatıcı özelliklere sahiptir. Resimde kullanımından önce su ile açılması gerekir ve guaj boyada su oranını doğru ayarlamak çok önemlidir. Su oranın fazla olması halibe sulu boya etkisindeki çalışmalarda kullanılabilir. Su oranı yetersiz olduğunda ise yüzeyde fırça izleri ve kabarık boya tabakalarından oluşan bir görünüm oluşur. Boya kuruduktan sonra da su ile temas halinde açılabilir. Guajı, yağlı olmayan yüzeylere uygulamak doğrudur. Kağıtlarda pürüzlü yüzeye sahip olmayan, boyandığında kıvrılmayan gramajı yüksek kağıtlar seçilmelidir. Guaj tekniği ise bir resimde boya veya mürekkep kullanılarak nesnelerin veya figürlerin kenarlarının belirginleştirilmesi için kullanılan bir tekniktir. Bu teknikte, kenarlar boya veya mürekkep ile kaplıdır ve iç alanlar ...

Bugün belirli kalıplar içinde sanatçılar ve eserlerinden bahsetmek yerine sizi sorgulama yapcağımız bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Modern sanat, dadaizm veya genel sanat kalıplarına karşı çıkan birkaç akımı inceledikten sonra aklıma şöyle bir soru takıldı: Gündelik nesneler sanat eseri olabilir mi? Aslında bu soruyu cevaplamadan önce sanat tarihine ve sanatın ne olduğuna, insanın neden sanata ihtiyacı olduğu konularına bir noktada hakim olmamız gerekir. İlkel sanat döneminden beri sanatın değişmeyen tek bir amacı vardır; kendini ifade etme. Sanat, insanların duygularını, düşüncelerini ve yaşamlarını ifade etme yollarından biridir. Sanat, insanların dünyayı anlamaya ve kendi kendisini sorgulamasına yardımcı olur. İnsanlar arasında hem farklı anlamlar ve değerler yaratır hem de onları ortak bir noktada buluşturmayı başarabilir. Sanatçılar, düşüncelerini ve duygularını sanat eserleri aracılığıyla ifade ederler. Bu noktada ise benim aklıma sanat eserinin biricikliği kavramı geliyor. Ese...

Bauhaus, bir Alman mimarlık, tasarım ve sanat okulu olarak bilinir . Bauhaus, 1919 yılında Walter Gropius tarafından Weimar'da kurulmuştur. Gropius, okulu kurarken modernizmin estetik ilkelerine dayanan tasarım ilkelerini öğretmek amacıyla kurulmuş bir okul olarak tasarlamıştır. Bauhaus, zamanının diğer okullarından farklı olarak, tasarım ve sanatın birbirine entegre edilebileceğini savunuyordu ve bu nedenle, öğrenciler tasarım, sanat ve teknik becerilerini birlikte öğrenmişlerdir. Okulun öğretim programı, Gropius tarafından tasarımın üç temel bileşenine odaklanıyordu: form, işlev ve üretim. Form, tasarım ürünlerinin görünümünü belirler. İşlev, tasarım ürünlerinin ne için kullanılacağını belirler. Üretim ise tasarım ürünlerinin nasıl üretileceğini belirler. 1925 yılında, okul Dessau'ya taşındı ve burada yeni bir okul binası inşa edildi. Bu binada, öğrenciler tasarım, sanat ve teknik becerilerini birlikte öğrenirken, aynı zamanda modern mimari ve tasarım anlayışını da öğrenmiş...

Bugün sizlere İstanbul, Beyoğlu'nda 14 Eylül-12 Şubat arasında gezebileceğiniz, sanatı farklı formlarda görebileceğiniz bir sergiden bahsedeceğim. Sergiyi pazartesi hariç 11.00-19.00 saatleri arasında ücretsiz gezebilirsiniz. Küratörlüğünü Selen Ansen'in üstlendiği sergi, Emily Dickinson'un ''Ben hiç kimseyin! Peki sen kimsin?'' şiirinden hareketle isimlendirilmiş. 44 farklı sanatçının eserlerini görebileceğimiz grup sergi imgeler, yaşanmışlıklar, anlatılar gibi birçok tema üzerinde şekilleniyor. Aynı zamanda sergi Ekho ve Narkissos'un aşk mitinde arzuyu oluşturan sen ve ben kavramlarından esinlenerek kurgulanmış. Sizlere Meşher'de beni en çok etkileyen sanatçılar ve eserlerinden bahsetmek istiyorum: Serginin zemin katında Yaşam Şaşmazer'in ''Kalanlar'' eseri ile karşılaşıyoruz. Doğal parçalar kullanarak oluşturduğu beden parçaları kendi atölyesindeki raf düzeni ile sergiye konumlandırılmış. Kalanlar'da da Ekhi ve Narkissos...